Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Üvey Anne mi?

Resim
Anne sıfatı o kadar güzel ve kutsal ki... Her insan kaldıramaz, taşıyamaz. Tıpkı Kayseri'deki lanet kadın gibi. Videoyu izlediğimde tıpkı sizler gibi kanım çekildi damarlarımdan. Sinirlerim alt üst oldu. İzlerken beddualar etmeye, lanetler yağdırmaya başladım. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. İnsan sokakta gördüğü kediye, köpeğe bile merhametle bakarken. Ağlayan bir çocuk gördüğünde içi giderken o adi insan bozuntusu nasıl kıydı o yavrucaklara aklım almıyor! Elleri kırılasıca, merhametsiz, vicdan yoksunu yaratık. Olmaz olsun onun gibi anne. Olmaz olsun onun gibi kadın. Olmaz olsun onun gibi evlat. Olmaz olsun onun gibi  eş, teyze, hala. Sen var olma, yaşama bu dünyada be kadın. Peki ya o babaya ne demeli? O kamerayı yerleştirdiğine göre anladın neler olduğunu. Nasıl o kadının elini ayağını kırmadan verdin polise. Ağzını burnunu dağıtmadın? Şiddete karşıyım ama bu şiddetin beterini hak etmiş. Bizler izlediklerimiz karşısında bu kadar da...

Mavi Aşkın Rengi

Resim
Sen severken onu, o başkasını sevdi sinsice… Sen beklerken onu bin bir umutla… O ellere yar olmayı seçti… Sen hayallerinde yaşatırken onu… O bir başkasını kattı hayallerine… Şimdi sen vazgeçtin onu sevmekten, beklemekten… Ve hayal etmekten… Neden mi? Çünkü Sen; seni seveni görmeyi başardın… Yanındasın yeni umutlarla, bitmeyen hayallerle… Unutma, mavi tutmalısın düşüncelerini… Mavi aşkın rengi, mavi senin gözlerinin rengi… Gülten Taşkın Zanbak Fotoğraf: daviantART

Peki ya siz?

Resim
Hayat doğmak, yaşamak ve ölmekten ibaret gibi sanki… Doğduk, yaşıyoruz ve adım adım ölüme yaklaşıyoruz yaşımız ilerledikçe… Her şeyi, herkesi zamana bırakıyoruz sanki çok zamanımız varmışçasına… Zaman alıp götürüyor ona bıraktıklarımızı… Bazen sevdiklerimizi, bazen anılarımızı, bazense hüzünlerimizi… Kimi zaman kendimizi bırakıyoruz zamanın kollarına ve o da acımasızca atıyor imzasını yüzümüze derin çizgilerle… Kimilerimizin de saçlarına atıyor beyaz beyaz imzaları… Satırlarımı yazarken sözleri eksik bir müzik eşlik ediyor kalemime… Kulaklarımın pası siliniyor, kalemimin mürekkebi tazeleniyor… Karanlık odamı cılız, sönmeye yüz tutmuş mum ışığım aydınlatıyor… Yazdıklarım düşüncelerime, düşüncelerim yazdıklarıma karışıyor… Ölüme bir adım kala yine her şeyi zamana bırakarak sonlandırıyorum satırlarımı… Zamana inat ben yazarak atıyorum imzamı… Peki ya siz? Gülten Taşkın Zanbak Fotoğraf: deviantART

Annelerimiz

Rabbimin ayaklarının altına cenneti serdiği, sevgisi karşılıksız,  merhameti sonsuz olan annelerimiz.. Ne yaparsak yapalım üzerimizdeki haklarını ödeyemeyiz. Kıymetlerini de bilmeyiz. Çocukken kardeşlerimiz arasında paylaşamazken yaşlandıklarında bakmak istemediğimiz analarımız... Bizi önce 9 ay karnında sonra kucağında taşıyan, gözünden sakınan varlığı bizler gözümüzden sakınamaz olduk... Huzur evleri yaşlı analarla doldu... Anneleri hayatta olanlar çok şanslı olduklarının farkında bile değiller belki... Annen yoksa en büyük sırdaşın yok demek.. Annen yoksa karşılıksız sevenin yok demek... Annen yoksa dizlerinde, omuzunda ağlayacağın kadın yok demek... Annen yoksa size bir şey olduğunda ağlayacak yok demek... Annen yoksa sol yanın eksik demek... Ve daha birçok şey onlar olmayınca eksik olacak... Anneleri hayatta olmayanlara Rabbimden sabır diliyorum. Mezarları başında gözyaşı döken, hayatta iken kıymetini bilmediği annesinin mezar taşı...

Raflarda Kalan Yürekler…

Çevremde ne kadar insan varsa hemen hepsini tek tek dinledim. Teker teker açtılar yüreklerini, her açılan yürekte farklı acılar gördüm. Her dinlediğimde yüreğim sızladı, burkuldu. Onlarla beraber üzülüp acılarını paylaştım bir parça da olsa. Her defasında soruyorum kendime: ''neden?'' Nedendir bu saf ve temiz yüreklerdeki acı? Öyle acılar biriktirmişler ki yüreklerinde taş misali, kalıplaşmış. Tüm yüreklerini kaplamış,  gün geçtikçe yaşadıkları;  umutsuz ve karamsar bir insan olmalarını sağlamış ve güzelim yürekleri gün ışığına hasret kalmış… Bazıları tüm duygularına yoğunlaşıp dökmüşlerdi yüreklerinde saklı kalan taş parçalarını, birileri eline balyozu alsın da kırsın diye bekledikleri her hallerinden anlaşılıyordu… Dinlediğim yürekler karşısında benim de yüreğim taşlaşmaya başladı, onlarla beraber sızlar oldu gönlüm. Gece karanlığında artan yıldızlar gibi çoğalıyordu böylesi yürekler… İlgi ve sevgiye hasretti bu gönülle...