Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mavinin Hüznü

Resim
Yüreğimde bir burukluk var bu günlerde, sanki bulutlarda da var bir tatsızlık! Kime döksem derdimi, ne yapsam geçer bu efkârım bilemiyorum… Hadi seninle dertleşelim gökyüzü, sen rengini neyin soldurduğunu bana anlat ben de sana anlatayım, ben mi başlamalıyım ilk anlatmaya yoksa sen mi? Bence sen anlatmalısın griye çalan mavi! Nedir o rengi alıp götüren? Yeryüzünde gördüklerin mi kaçırdı tadını, ikiyüzlü davrananlar mı gri yaptı seni? Ben söylenirken grinin ardında bir ışık göründü, gökyüzü sinirlendi, öfkesini kusmaya başladı yeryüzüne. Ürkütme beni gökyüzüm ürkütme, sakin ol! Bir süre sonra sessizlik kapladı, gri siyaha döndü ve bulutların gözyaşları akmaya başladı, ne kadar hırslı indi toprağa damlalar, toprak da affetmedi çekti aldı içine tüm zerreleri… Küçük bir çocuğun karanlıktan korktuğu gibi korktum karanlık bulutlardan. Sustum! Sessizce dinledim yere düşen damlaların sesini ve anladım ki benim efkârım bulutlara bulaşmıştı. gözyaşlarımız birb

O Bensiz Yapamaz!

Resim
Altın sarısı saçları omzuna dökülmüş, gökyüzü ile yarışan mavilikteki gözlerini yaşlar bürümüş küçük bir kız çocuğuydu yüreğim şimdilerde… Gözlerindeki yaşların sebebi elinden alınan uçurtmanın üzüntüsündendi… Kim almıştı o uçurtmayı, kim birinin mutluluğuna göz koyabilirdi ki? Yüreğinde kötülük olan insanlar yapmıştı bunu, o uçurtma onunlayken mutlu diye mutluluğunu kıskanmıştı fesat yürekler… Aşklara, hüzünlere, gözyaşlarına, mutluluklara şahitlik etmiş bunlarla kök salmış koca bir çınarın altına oturmuş ağlıyordu altın saçlı, mavi gözlü küçük yürek… Hıçkırıklara boğulmuş cılız bir sesle kendi kendine söyleniyordu. Kimsenin duymayacağını bilerek! En ağır küfürleri hatta bedduaları bile hak ediyorlardı fakat o kadar temiz bir yüreği vardı ki ne bedduaya varıyordu dili ne de küfür’e… Yerlerde oturmakla geçmezdi bu acı, yükseklere çıkmak gerekti; tırmandı yaslandığı koca çınarın dallarına. Çıkabildiği kadar yükseğe çıktı ve artık acının da, çınarın da z

Gönül Karanlıklarda!

Resim
Yepyeni bir gün daha başladı ömürde… Aydınlık olmadı daha yeryüzü, dışarısı ayaza vurmuş… Gönül ne ister ki soğuk bir kış gününde… Yüreğim demir atmış yalnızlık sahillerine… Dalgalar acımasızca vuruyor gönül limanıma… Hırçın ve soğuk dalgalar… Her çarpışında götürür yürekten bir parça… Günaydın demeye dilim varmaz… Gün aydınlansa da gönül karanlıklarda… Gülten Taşkın Fotoğraf: daviantART

Bir Gözlerim Bir de Gökyüzü Değişmemiş!

Resim
Çocukluğumun geçtiği mahalleyi özledim. Arnavut kaldırımlarında yürümeyi, her adımda bir dost yüzü ile karşılaşıp selamlaşmayı özledim… Ne güzeldi çocukluğumuz dert yok, tasa yok. Annemizin dizlerinde uyumak, babamızın iş dönüşünü beklemek… En kötüsü akşamları erkenden uyumaktı o zamanlar. Çocukken görülen rüyalar bile tatlıydı, zaten rüya bilinçaltında gizli kalanların açığa çıkması değil miydi? Bir çocuğun bilinçaltında oyundan, oyuncaktan başka neler olabilir ki? Ne güzel hayallerim vardı çocukken, doktor olacaktım can verecektim insanlara. Sonra vazgeçtim. Öğretmen olacağım demeye başladım, öğretmen olacaktım ki bir sürü çocuğun bazen ablası, bazen annesi olacaktım… Olmadı… Hayat bunları sunmadı bana… Restorasyon okudum, okudum da meslek haline getirdim mi sanki? Tabi ki hayır… Aklıma hiç gelmeyen çocukluğumda bile hayalini kurmadığım bir mesleği yapmaya çalışıyorum; Yazıyorum… Yazdıkça her satırda okuyanların yüreğine dokunuyorum… Yıl

Farkında mısınız?

Resim
Çoğumuz gök gürlemesinden, şimşek çakmasından çok korkarız… İsteriz ki öyle zamanlarda yanımızda biri olsun… Bizi sımsıkı sarsın, korusun ama yalnızızdır… Çoğu zaman yağmurlarla birlikte dökülen gözyaşlarımız vardır… Bizi sımsıkı saran belki de içimizi ısıtan… Gülten Taşkın Fotoğraf: daviantART

İstanbul Gelinliğini Giydi!

Resim
İstanbul üzerine beyaz gelinliğini giydi. Sokağa bakarken; elimde farklı kartpostallar var sanki ve ben onları seyrediyormuşum gibi hissediyorum… Baktıkça bakası geliyor insanın. Gündüz başka güzel yeşilin üzerine düşen beyaz örtü, gece başka güzel… Doymuyor, kanmıyor insanın gözü bakmaya bu masum pamukçuklara… Sokakların kalabalık halini sevmiyorum. Bu masum görüntüyü bozuyor insanların ayak izleri… Oysa geceleri öyle mi? Dokunduğunda yumuşacık fakat uzaktan baktığında kaya gibi sert yürekleri andırıyor geceleri yerlere düşen kar taneleri… Bu gece bir tek ayak izi var sokağımda, yerleri kaplayan karların üzerinde… Tam da camımın önüne kadar gelmiş fakat ileriye gitmemiş! Yoksa aklımdan geçen, yüreğimden sildiğim kişi mi? Evet, kesinlikle o… O sever kar üzerinde yürümeyi, ayak izlerini seyretmeyi… Fakat bu defa izleri onu ele verdi… Belli ki hala yüreğinde sevdamın izi, aklında gözlerimin rengi… O daha çok gelir bu ka

. . . .

Resim
Kısacık bir kelime "ölüm". Sadece 4 harf fakat çok büyük anlamlar, acılar gizli her harfinde… Nakış nakış işliyor insanın önce diline sonra yüreğine… 2011 yılına ölümle veda ettik. 2012'yi hüzünle karşıladık biz ailece. Ne kadar zormuş insanın sevdiği birini kaybetmesi… Toprağın altına bırakması… Hele de o son veda yok mu? Bakmak istersiniz yüzüne fakat korkarsınız... Ölümün soğuk yüzü ürpertir yüreğinizi, eliniz bir türlü yerde yatan yakınınızın yüzünü örten çarşafa uzanmaz… Siz ona o size bakar sanki! Sonra; sorarlar ''Yüzünü son kez görmek isteyen var mı?'' diye… Gözlerinizden yaşlar süzülerek ürkek adımlarla yürürsünüz tabutun yanına… Bembeyaz tertemiz kefenin içinde bembeyaz bir ten… Sakın inanmayın bakma yüzüne korkarsın demesine insanların… Bakın, bakın ki ölümün ne kadar bize yakın olduğunu kendi gözlerinizle görün, yüreğinizle hissedin… Ben baktım dedemi son yolculuğuna uğurlarken… Son vedamı ettim ona… Dokundum soğuk dedikleri