Mavi Düş
Güneş ışığı, ince tülün ardından yansıdı aydınlık ve çocuksu yüzüme. Yanaklarımda mavi gölgeler oynaştı. Gözlerimin deniz rengiyle buluştu ışık. İnce, mavi tül perdeyi kenara topladım, günün bütün güneşini gözlerime hapsettim. Uzun uzun güneşin parıltılarını izledim ve odamın içindeki ışık oyunlarını…
Uzandım pencereyi açtım. Gün ışığı böylesine odamdayken günün serinliğini de yüzümde duyumsamak istedim. Uzun sarı saçlarım belime kadar dökülüyordu tıpkı şelaleler gibi. Bir tutam saç aldım elime, parmaklarıma doladım, oynadım farkında olmaksızın…
Kuşlar mavi gökyüzün de dans eder gibi dolanıyor, çocuklarsa oyunlar oynuyor şarkılar söylüyor, minik kahkahalar atıyorlardı. Perdeyi iyice çekip açtım. Ellerimi çeneme dayadım ve çocukları izlemeye koyuldum. Yüzümdeki mavi gölgeler çocukların yüzüne de düştü. Gülümsemelerine oturdu mavilikler. Hatırıma bir şarkı düştü birden. Mırıldandım sessizce ve derinden…
…
“Söyle bana güzel kadın
Her şey yerli yerinde mi?
Bırakıp gittiğim gibi
Deniz mavi gök yeşil mi?”
…
Tül perdeyi örttüm. Çocuklar oyunlarına geri döndüler. Günlüğümü elime alıp masanın başına geçtim. Ne renk ve nasıl bir kalem yazdığım değil yazmam önemliydi. Fakat bu gün her şey mavi olmalı sanki…
Bir yılı aşkın süredir elimi sürmediğim kuru boyalarımı çıkardım gün yüzüne. Gözlerimi kapatıp bir kalem seçtim. Hiç şaşırmamıştın çıkan renge. Maviydi özgürlüğün, aşkın mavisiydi. Belli ki bu gün her şey maviydi ve mavi olmak zorundaydı…
Mavi kuru boya ile tamamen boyadım sayfayı mavinin üzerine yazmalıydım. Çoğu zaman karamsarlığı hatırlatsa da siyah bana yazıya en çok yakışan renk oydu aslında…
Siyah tükenmez kalemle bir kaç satır düştüm; ''ben o mavide kaldım, o kayada ve o güneşte kaldım. Tam orada''. Gözlerim satırlara takılı kaldı. Saatlerce öylece masanın başında hep aynı mavi sayfada uçsuz bucaksız mavilerde kaldım. Mavi hayallere daldım…
DENİZ GÖZLERİM GÖZLERİNE TAKILI KALDI…
Gülten Taşkın
Fotoğraf: deviantart, deviantart2
Uzandım pencereyi açtım. Gün ışığı böylesine odamdayken günün serinliğini de yüzümde duyumsamak istedim. Uzun sarı saçlarım belime kadar dökülüyordu tıpkı şelaleler gibi. Bir tutam saç aldım elime, parmaklarıma doladım, oynadım farkında olmaksızın…
Kuşlar mavi gökyüzün de dans eder gibi dolanıyor, çocuklarsa oyunlar oynuyor şarkılar söylüyor, minik kahkahalar atıyorlardı. Perdeyi iyice çekip açtım. Ellerimi çeneme dayadım ve çocukları izlemeye koyuldum. Yüzümdeki mavi gölgeler çocukların yüzüne de düştü. Gülümsemelerine oturdu mavilikler. Hatırıma bir şarkı düştü birden. Mırıldandım sessizce ve derinden…
…
“Söyle bana güzel kadın
Her şey yerli yerinde mi?
Bırakıp gittiğim gibi
Deniz mavi gök yeşil mi?”
…
Tül perdeyi örttüm. Çocuklar oyunlarına geri döndüler. Günlüğümü elime alıp masanın başına geçtim. Ne renk ve nasıl bir kalem yazdığım değil yazmam önemliydi. Fakat bu gün her şey mavi olmalı sanki…
Bir yılı aşkın süredir elimi sürmediğim kuru boyalarımı çıkardım gün yüzüne. Gözlerimi kapatıp bir kalem seçtim. Hiç şaşırmamıştın çıkan renge. Maviydi özgürlüğün, aşkın mavisiydi. Belli ki bu gün her şey maviydi ve mavi olmak zorundaydı…
Mavi kuru boya ile tamamen boyadım sayfayı mavinin üzerine yazmalıydım. Çoğu zaman karamsarlığı hatırlatsa da siyah bana yazıya en çok yakışan renk oydu aslında…
Siyah tükenmez kalemle bir kaç satır düştüm; ''ben o mavide kaldım, o kayada ve o güneşte kaldım. Tam orada''. Gözlerim satırlara takılı kaldı. Saatlerce öylece masanın başında hep aynı mavi sayfada uçsuz bucaksız mavilerde kaldım. Mavi hayallere daldım…
DENİZ GÖZLERİM GÖZLERİNE TAKILI KALDI…
Gülten Taşkın
Fotoğraf: deviantart, deviantart2
Yorumlar