Soğuk Bir Şubat Günü



Soğuk bir şubat günüydü. Kaldırıma çökmüş, gözlerinden yaşlar boşalan, hıçkırıkları ile geçenleri kendine baktıran bir adam oturuyordu…

Biraz çekinerek gittim yanına, dokundum omzuna “neyiniz var?” dedim. Islak gözlerini çevirdi gözlerime, rengini denizlerden almış olan gözleri kanla kaplanmıştı. Göz bebekleri titriyordu. Hıçkırıkları hiç kesilmeyecek diye korkmaya başlamıştım ki! Sustu bir anda...

Koluna girdim. Soğuk taştan kaldırdım onu. Yavaş yavaş yürüyerek evine kadar eşlik ettim. Yol boyu sessizdi, sokağı inleten hıçkırıkları kesilmişti. Daha sakin görünüyordu. Evinin kapısına geldik.  “Siz biraz dinlenin. Ben size çay hazırlayıp geliyorum. Hem çay içerken ısınır, hem de bu gözyaşlarınızın sebebini anlatırsınız belki” dedim. Mutfağa gittim.

Uzun bir süre daha sessiz kalmayı tercih etti. Çayını getirdim uzattım, elleri titriyordu bardağa uzanırken. “Sigaraya ihtiyacım var” dedi kısık sesle. “Ben kullanmam, alıp gelebilirim” dedim. Televizyonun altındaki çekmeceyi işaret etti. “ Kötü günler için orada bir paket var.” dedi.

Derin bir nefes aldı yaktığı sigaradan, üzerine bir yudum çay. Gözbebeklerinde oluşan tebessümle baktı gözlerime “tıpkı onun gibi yapmışsın çayı” dedi. Kim dememe kalmadan cümlesine devam etti.

“Evimin neşesi, gözümün bebeği vardı. Yıllar evvel yağmurlu bir şubat ayında karşılaşmıştık onunla, ikimizde sırılsıklamdık. İlk görüşte aşktı bizimki! Bir yıl oldu beni bir başıma bırakıp gideli. O gün bu gündür arıyorum onu. Bugün her zaman ki gibi penceremden belki bir gün bu sokaktan geçer de görürüm diye bakarken salına salına biri geçti. Güneşten rengini almış beline kadar uzanan sarı saçları, gözlerinin rengini en hoş hali ile gösteren yeşil elbisesi ile yürüyordu. Koştum peşinden, seslendim! Fakat duymadı. Tam yetişemeyeceğim diye üzülürken pat diye durdu. Arkasını döndü… Fakat o değildi. Tüm umutlarım yıkıldı, dizlerimin bağı çözüldü, gözlerimde tutamadım gözyaşlarımı daha fazla.”

Bunları anlatırken bir eli sımsıkı kapalıydı. “Elinizde ne var?” dedim. Yavaşça açtı avucunu. “Onun yüzüğü… O gün masanın üstüne bırakıp gittiği yüzük. Tekrar parmağında görmek istediğim yüzük…”

Son bir nefes daha aldı dumanı tüten sigarasından, titrek sesiyle “Sizden bir çay daha istiyorum.” dedi. “Memnuniyetle” dedim. O çayını yudumlarken ben yanından ayrıldım...

Bugün acılı bir dost daha kazanmıştım. Yüreğindeki acılara dokunmuştum. Acısını yüreğimde hissederek paylaşmıştım. Hayat not defterime ziyaret edeceğim bir gönül kapısı daha eklemişti...

Oradan ayrılırken gayri ihtiyari telefonuma gitti elim, tarihe takıldı gözlerim. 14 Şubat’tı, Sevgililer günüydü. Böyle bir günde giden birini hala heyecanla bekleyen bir yüreğe dokunmuştu gözlerim...
...


Sevdiklerinizle bir ömür yaşlanmanız dileğiyle…


Gülten Taşkın



Fotoğraf: daviantART

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bugün Günlerden Hasret

Anneysen Eğer

Bahtımız Güzel Olsun