Kelebeğin Rüyası
Fotoğraf:Google |
Hiç yapmadığım bir şeyi yapacağım izlediğim ‘Kelebeğin Rüyası’ filmi hakkında ki görüşlerimi aktaracağım sizlere. Bakalım neler çıkacak…
Adı gibi rüya gibi bir filmdi…
Film başlarken “hadi canım bu kadar monoton ve sıkıcı mı devam edecek?” dedirten sahneler film ilerledikçe karakterlerin gerçekliği, iyi oyunculuğu ve kullanılan ince espriler
ile sizi alıp götürecek 1940’lı yıllara…
Sanata gönül vermiş iki gencin karşılarına çıkan engellere rağmen hedeflerinden, hayallerinden vazgeçmemesi sizin de hayallerinize sıkı sıkıya sarılmanıza sebep olabilir!
Aşkın saf halini, fedakârlıklarını bu filmde görebilirsiniz.
Hayatın ne kadar acımasız olduğunu, ince hastalığın insan ayrımına yol açtığını, zenginin fakiri nasıl hor gördüğünü hoş ve naif bir şekilde dile getiren bir filmle karşı karşıya
kalacaksınız…
Duygusal bir yapınızda varsa çoğu sahnede gözyaşlarınız eşlik edecek Muzaffer ve Rüştü’nün acılarına…
Film boyunca gözyaşı dökeceksiniz diye de bir kaide yok… Yerli yerinde kullanılan hoş espriler ve komik sahneler sizi güldürmeyi de başaracak…
Tabii filmi izlemeye kiminle gittiğiniz de önemli. Benim gibi bu tarz filmlerden hoşlanmayan biri ile giderseniz ağlanacak sahnelerde bile gülebilirsiniz…
Birkaç gün bazı sahnelerin etkisinde kalacaksınız. Tekrar izleme isteğiniz doğacak…
Bu filmden sonra siz de bir Muzaffer ya da bir Rüştü olmak isteyebilirsiniz. Onlar gibi duygulu, naif, hastalıklarına rağmen hayatı doyasıya yaşayan iki genç beden…
Ya da iki şairin de âşık olduğu Suzan…
Fotoğraf: Google |
Bu yazıyı ben de onlar gibi daktilo ile yazmak isterdim. Fakat nerede… Teknoloji bazı güzellikleri maalesef öldürdü. Bunu siz de fark edeceksiniz!
Zonguldak’ta geçen sahnelerde maden işçilerinin çektiği sıkıntılara da ortak olacaksınız…
İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum… İzlenmesi gereken nadir filmlerden biri… Güçlü oyuncu kadrosunu ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum…
Ve bende bir daktilo istiyorum (:
Gülten Taşkın
Yorumlar