Özlediklerime

 Fotoğraf



Yüzünü göremediğim hatta sesini bile duyamadığım ama çok özlediğim dostlarım var benim.

Kahkahası ile insanın kalbinde kelebekler uçuran. Onlarla vaktin nasıl geçtiğini anlamadığım. 
Candan, samimi dobra bir kız vardı mesela. Sıkıldıkça saç rengini değiştiren ve en iddialı renkleri kullanan sırdaşım en başı çekiyor özlediklerimin arasında. O artık yurt dışında. Hayalini kurduğu ülkelerde yaşıyor. Mutluyum onun adına.

İkinci sırada dedelerim var. Her sene memlekete gittiğimizde habersiz gider sürpriz yapardık. Ramazan dedem, maviş gözlü biricik dedem, beni görünce sevinçten oyun oynardı. Her gün dağlara hayvanları götürür (keçi, koyun, kuzu, oğlak onlarsız yapamazdı dedem) eve dönerken cebinde yemişler getirirdi.

Bir de Sali dedem vardı gözleri yemyeşil. O da sevinirdi bizi görünce ama pek belli etmezdi sevgisini. Lakin bilirdik hissederdik sevdiğini. İki dedemin de pamuk gibi sakalları kaplardı yüzlerini, üstleri köy kokardı. Ama asla "sen kötü kokuyorsun" demezdim diğer İstanbul'dan gelenler gibi. Sarılırdım sımsıkı, öperdim yanaklarını kaplamış sakallarını.

Nur yüzlü dedelerim, Allah mekanlarınızı cennet etsin. Son yolculuklarına uğurlarken yüzlerini görmek istediğim ve bakmaya doyamadıklarım.

İnsan büyüdüğü topraklardan uzaklaşınca daha bir zor geliyor hasret. Ben memlekette bırakıp geldiğim annemle babamı da çok özledim. Benim sevdiğim şeyleri yerken boğazlarının düğümlendiğinden adım gibi eminim.

Eskiden pek bir kalabalıktı çevrem, arkadaşım çoktu. Ama şimdi arayan soran yok oldu. Kimisi hayat derdine düştü. Kimisi çocuk. Kimisi de kocayı bulunca unuttu gitti. Ama hep derim hayatıma eli değmiş herkes mutlu olsun. Fakat zararı dokunanın da verdiği zararın aynısı başına gelsin.

Bir de çocukluğum var benim. Masum çocukluğum. Beşiktaş sokaklarında geçen. Komşuluğun ne demek olduğunu anlatan çocukluğum. Sokakta, parkta korkmadan oynadığım. Yemek yemiyorum diye bana yemek getiren, zorla evine yemeğe götüren iyi insanların olduğu komşularımızı da özledim.

Mahallemizde yaşlı bir teyze vardı. Karşı apartmanda bir başına kalırdı. Evinden çıkmaz camın önünde Kuran-ı Kerim okur, namaz kılar, oruç tutardı. Sokaktan geçerken başım onun camına çevrilirdi. Ya el sallar ya da yanına çağırırdı. Sohbete ihtiyacı vardı. Güzel nasihatlar verir, ahirete göçmüş eşini anlatırdı. Ne kadar da sevgi dolu olduğunu...

Bir de komşu çocukları vardı. Sen benim ablam olsan keşke diyen. Evlerine gittiğimde kapıyı üstüme kilitleyip gitmeme müsade etmeyen. Okul saati geldiğinde bizi öpmeden gitmeyen.

Bir de Fethiye Teyzemiz vardı. Ramazan'da sahurları birlikte yaptığımız. Yaşına rağmen hayat neşesine hayran olduğum. Torununu elleri ile besleyen. Mekanın cennet olsun.

Aaa Salih Amcam vardı bir de (Ressam Salih Acar). Seni de özledim be Salih Amca. Seninle sevdim ben resim yapmayı. Eskiden geceleri bozacı geçerdi sokaktan. "Bozaa bozaaa" diye bağırırdı. Bu sesle gece cam tıklatılır ve benim mis gibi bozam gelirdi. Salih Amcam kendine alırken beni unutmazdı. Gündüzleri mısırcı geçerdi mahalleden ve ben her gün mısır yerdim, Salih Amcam ısmarlardı. Her sabah yürüyüşe giderdi Beşiktaş sahiline. Dönüşte tatlı (tavuk göğsünü sevmem bu yüzden) ile gelirdi elinde. Ben onun için komşu kızı değil sanki onun evladı gibiydim. Beraber resim yapardık. O, sergiye hazırlanırken sergiye gidecek tabloları bana seçtirirdi. Vefat etmeden önce ikimiz de resimler yapıyorduk. Çünkü o sergiye hazırlanıyordu ve o sergide bana da yer verecekti. Ama ömrü yetmedi. Seni de özledim. Koca yürekli adam.

Komşu komşunun çocuğuna birşeyler yedirmeye çalışırdı eskiden. Çocuğuma zarar verir mi diye düşünmezdi anneler. Komşular kendi evladı gibi sahiplenirdi komşu çocuklarını. Ve mahallenin delikanlıları mahallenin kızlarına abilik yapar, sahip çıkardı. Şimdilerde anneler öz çocuklarının elini bağlayıp önüne yemek koyuyor. Yavrucak yiyebilmek için elleri bağlı uğraşıyor. Bunu büyük bir marifet gibi videoya alıp internete atan anneler hiç komşu çocuğuna bakar mı? Merhametli anaları özlüyor insan.

Yüreği sevgi, merhamet dolu öğretmenlerimiz vardı. Kendi evlatları gibi öğrencilerine sahip çıkan onları koruyan kollayan. Mesleğini para kazanma aracı olarak değil de bu millete faydalı nesiller yetiştirmek olarak gören öğretmenlerimiz. Hayatıma eli değmiş nadide öğretmenlerim sizleri de çok özledim.

Bu satırları gözyaşlarıma hakim olamayarak yazıyorum. Yüreğimdeki acı dinsin diye soğumuş çayımdan yudumluyorum..

Ne hale geldik. Zamanla sevdiklerimizi toprağa ya da gurbete gönderdik. Pis yürekli, kötü niyetli insanlar yüzünden komşulukları, dostlukları, insana olan güvenimizi uğurladık gökyüzüne.

Velhasılıkelam uzun oldu hakkınızı helal edin.. Sevdiklerinize bir kez daha sarılın.


 Özlemin insanca bir duygu olduğunu ve insana değer kattığını unutmamak dileği ile. Hoşça kalın.



Gülten Taşkın Zanbak



Fotoğraf: http://www.google.com.tr/search?site=webhp&tbm=isch&source=hp&ei=Ytg2WKCLMMOisAHJnIyIDQ&q=camdan+uzaklara+bakan&oq=&gs_l=mobile-gws-hp.1.0.41l2.0.0.0.2107.1.0.0.1.1.0.0.0..0.0....0...1c..64.mobile-gws-hp..0.1.19.2.DP-vjiX9mzc#imgrc=Gl64FExt-FgXfM%3A

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bugün Günlerden Hasret

Anneysen Eğer

Bahtımız Güzel Olsun